18 Aralık 2012

Kondum ekranın bir köşesine

Malumunuz burası kişisel bir blog değil asıl amaç siz diziseverleri akışdan haberdar etmek, bir parça olsa da eğlendirmek. Fakat ben arkadaşlarımdan özür dileyerek bu konseptin az da olsa dışına çıkacağım bu yazıda.

İzleyemiyorum hiç bir şey arkadaş! Gönül verdiğim, beni şu kısa hayatta mutlu eden birkaç şeyden biri olan dizilerimi bir türlü oturup izleyemiyorum ne yazık ki. Haliyle oturup buraya bir şeyler de karalayamıyorum. İçimdeki ruhun yavaş yavaş çekildiğini hissediyorum sanki. En sevdiğim şeyin elimden alındığını hissediyorum biçare şekilde.

Zaman yok, yorgunluk ibresi en tepede, patladı patlayacak. En yakın dostum televizyonum ve bilgisayarıma dokunamıyorum bile. Neden? Çünkü işe başladım kısa bir süre önce. İstemediğim, sevmediğim, eğitimini aldığım bölümle ölümüne taşak geçen bir işe. Lanet olası bir kaç kuruş para yüzünden hem de. Oysaki istediğim tek şey rahatça sevdiğim dizileri, filmleri izlemek, okuduğum kitapların içlerinde kaybolmak, dinlediğim müzikde  huzur bulmaktı. Hayat ya bu, zalim ya bu, vuruyor insanın sırtına kamçıyı ''çalış köpek, sana sevdiğin hiç bir şey yok'' diye.

Özledim gerçekten özledim o büyülü dünyayı. Ne büyük nimetmiş oysa dizilerimi izleyebilmek. Bu aralar bizim ev Gallagher evinden hallice. Ben de Fionanın yeryüzüne vurmuş silueti gibiyim. Çarkı tek başına çevirmek, aileme göz kulak olmak zorundayım. İzlerken ne kadar da kolaydı. Fiona didiniyor, yürüyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder