19 Şubat 2014

Red Widow | Tanıtım


Geçtiğimiz aylarda 666 Park Avenue'nun beklediğimiz iptali geldikten sonra ABC Network kanalı, Pazar günü için boşalan yerini yeni dizisi Red Widow ile dolduracak. İlk bölümü 43 dakika olacak olan dizi, 3 Mart Pazar günü (Türkiye'ye göre Pazartesi sabaha karşı) ilk iki bölümünün ard arda yayınlanmasıyla izleyicilerle buluşacak ve ilk sezonu sekiz bölümden oluşacak. Pilot bölümü malum ortamlara düşen bu dizinin tanıtımı yapıp, ilk izlenimlerimi paylaşacağım...

Hollanda'da yayınlanan ve ikinci sezon finalini geçtiğimiz Ocak ayının sonunda yapan Penoza isimli dizinin uyarlaması olarak hayata geçirilen projenin yapımcısı Melissa Rosenberg ve aynı zamanda ilk iki bölümün senaristi. Kendisi her ne kadar övünülecek bir ünvan olmasa da Twilight serisinin senaristliğini yapmış, Dexter'da ise yapımcı olarak görev almış. Yönetmen koltuğu her bölümde değişmekte. Şu ana kadar dizi hakkında açıklanan bilgilere göre ilk dört bölümün yönetmenleri sırasıyla şu şekilde; Mark Pellington, Dan Sackheim, Terry McDonough ve Billy Gierhart.



Başrol Radha Mitchell'in Marta Walraven karakterini canlandıracağı hikâyenin biraz da konusundan bahsedelim. İzleyiciyi suç ve entrika dünyasının içine çekeceğe benzeyen bu hikâyede Marta Walraven, eşi ve üç çocuğuyla Kuzey Kaliforniya'da yaşayan bir bayandır. O, kendisini çok seven bir eşe ve üç tane de mükemmel çocuğa sahip bir annedir. Ancak daha sonra öğreneceğimiz üzere  bu ailenin içinde gizli kapaklı işler çeviren birisi vardır ve Martha bu gerçeği öğrenince işler onun adına hiç de yolunda gitmeyecektir. Bir anne, ailesini korumak için en fazla ne yapabilir, neleri göze alabilir? Red Widow'da bu anlatılır.

Red Widow'un oyuncu kadrosunda da fena isimler yer almıyor. Marta Walraven karakterini canlandıran Radha Mitchell (Silent Hill), ilk bölümde Schiller ismiyle karşımıza çıkan Goran Visnjic (ER), Marta'nın oğlu olarak izlediğimiz Sterling Beaumon (Lost), Marta'nın kız kardeşi Kat olarak Jaime Ray Newman (CSI:NY), Marta'nın babası olarak Rade Serbedzija (24), FBI Ajanı James Ramos olarak Clifton Collins Jr. (The Event)'ın yanı sıra Oz'dan Tobias Beecher olarak tanıdığımız Lee Tergesen, Luke Goss (Hellboy II), Suleka Mathew (Men in Trees), Wil Traval (All Saints), Erin Moriarty ve Jakob Salvati gibi isimler var. 



Dizide uluslarası devasa bir suç örgütünün başı olarak gördüğümüz Goran Visnjic "gerçekten çok eğlenceliydi" diyor çekimler için ve ekliyor: "Karakterim tamamiyle sıradışıydı, daha önce hiç böyle bir karakter oynamamıştım. Rolü almadan önce benim için çok ilginç bir deneyim olacağını düşünmüştüm."

Tamamiyle sıfır beklenti ile başladığım ilk bölümünü izledikten sonra dizi hakkında kendime (aslında diziye) çok da güvenmeyerek (Pilot bölümlere güven olmaz) "şans verilebilir" diyorum ben. Yan karakterlerin oyunculukları her ne kadar rahatsız etse de ana karakterleri canlandıran isimler hiç de fena değil. En azından ben birkaç bölüm daha takip edip dizinin rayına oturup oturmayacağını gözlemleyeceğim. Bir diziye başlama konusunda seçici davrananlar Red Widow'un "Pilot bölüm yanıltması" yapmadığına emin olup, dizinin rayına oturmasını bekledikten sonra başlayabilirler. Tabii dizinin kalıcı olup olmayacağı da muallak. 

Ek olarak belirtmek gerek; dizi henüz Türkçe altyazı desteği alamamış durumda. Yazının bir farkındalık yaratması dileğiyle.


The Closer | Nostalji


Kablolu kanallar paralı üyelik sistemine tabi oldukları için yayınlanan dizilerin izleyici sayısına baktığımızda büyük ulusal kanalların yanına pek yaklaşamamış olurlar. Ama yakın zamana kadar yayın hayatının pek çoğunu bu mertebede geçiren ve birçoğunu da alt eden bir dizi yayındaydı: The Closer. Dizi 2005-2012 arası 7 sezon (109 bölüm-cük) yayında kalan, Amerika’da TNT, ülkemizde de Cnbc-e’nin yayınladığı bir polisiye. Peki nasıl bir diziydi?
Bu kadar bölüm süren bir dizinin tek bir konusu yok tabii ki. CSI, NCIS ya da Criminal Minds gibi her bölümü farklı olaylar üzerine kurulu. Ama onlardan da kendini güzelce ayırabiliyor. Nasıl mı? Brenda Johnson sayesinde. En iyisi lafı çok dolaştırmadan konuya bir geçiş yapayım:
Los Angeles Polis Departmanı dosyalarını sonuçlandıramayıp suçluları bir türlü hapse tıkmayı beceremeyince, geneli dedektiflerden oluşan özel birim oluşturmaya karar veriyor. Ekibin başına da Atlanta’da başarılı bir kariyeri olan Brenda Leigh Johnson getiriliyor. Dizi de bununla birlikte başlıyor zaten. Ama nasıl bir ekibe? Karşısında kontrol edemeyeceği bir kadının olduğunu anlayan ve bundan hiç hoşlanmayan bir amir, geçmişten tanıdığı ve aralarında karmaşık şeyler olmuş eski ekip arkadaşı, kendisinin hak ettiğini düşünürken karşısında başkasını gören bir huysuz, kadından emir alma fikrinden hiç hoşlanmayan dedektifler…
Erkek egomanyasının içindeki bir kadın portesi pek çok yapımın ilhamı olmuş durumda, oluyor da. Hele hele polisiye dizilerde, laf arasında geçirmeyene bile tuhaf gözle bakılır. Brenda da erkekler içinde kendini ekibe kanıtlama ve saygılarını kazanma çerçevesinde bunları yaşıyor haliyle. Ama onun gibi biriyseniz “sıkı” biri olduğunuzu göstermeniz çok da uzun sürmez. Burada da sürmüyor.
Bu dizideki yeni kurulan ekibin ve bürodaki herkesin birbirini yeseler bile ortak bir noktada buluştuğu belki de tek bir şey var: Suçluyu yakalamak; daha da önemlisi “itirafı” koparmak! Karşısındakini konuşturmak için orijinal kişiliğine yaraşır orijinal yollar ve teknikler kullanan ama sonunda “mutlaka” konuşturan Brenda’nınsa yaptığı en iyi iş bu. Yani eşine rastlanması güç bir kadın, polis ve ”iş bitirici” (The Closer). Hele dava bittiğinde ya da soruşturmalar sırasında kendisiyle de özleşen bir “Thank You” deyişi var, diziyi bunca zaman onun için bile izlemiş olabilirim.
Bunların yanında, dizi boyunca Brenda’nın özel hayatını da izliyoruz. Ekip içi dinamik, üyeler ve cinayet soruşturmalarını da ihmal etmiyorlar tabii ki ama dizi diğer polisiyelerden daha çok ana karakter yoğunluğu yaşıyor. Aşkından aile sorununa, izleyeni eğlendiren ve Brenda’yı sevdiren şeker ve çikolata bağımlığına, bitmek bilmez kedi sevgisine kadar dizi boyunca Brenda ile geçiyor hayatınız.
Velhasıl, yukarıda bahsi geçen her şey insandaki polisiye dizi ihtiyacını fazlasıyla karşılıyor anlayacağınız. Tabii bunda başrol oyuncusu Kyra Sedgwick‘in payı da büyük. Zaten dizi boyunca rolüyle 30 kadar adaylık alması, Emmy, Globe, People Choice dahil birkaç ödülü de evine götürmesi cabası. Ekip kadrosu için söylenebilecekler ise normal bir polisiye için söylenebileceklerle aynı aslında. Destekleyicilikleri inkâr edilemez. Provenza’nın yaptığı huysuzluklar ve cevapları, Brenda’nın davranışları kadar eğlenceliyken Russel Taylor’ın yol üzerine koyduğu taşlar insanı sinir edebiliyor.
Bu arada, polisiye dizi, kadrosunu çoğu polisiyenin aksine uzun süreli koruyan bir yapım. Brenda dahil 7 sezon boyunca görünen 10 “ana” karakter var. Yan kadro ve konuk oyuncuları da siz düşünün artık…
#Dizinin bitişi: Emmy ödülünü 5. aday gösterilişinde evine götüren Kyra, sonrasında yaptığı ilk açıklamayla Brenda’nın hikayesinin artık bitmesini istediğini söyledi. Kanal da buna saygı gösterip dizi için verdiği 7. sezon onayını son sezona çevirdi ama sezon normalin aksine 15 sürmedi ve 21 bölüme çıkartılarak final yapıldı. Hatta ayağı yere basan bir şey yapalım derken şahsi fikrim, izleyeni doz aşımından götürebilecek türden bir şey yapmışlar.
#Spin-off Kyra’nın ayrılık karar vermesi nedeniyle uzun soluklu dizinin bitirilmesine karar verildi ama reyting olarak kanalın en değerli dizisi olunca kolayca bırakılmak istenmedi. Kanal Kyra ve kadrodaki belli isimler haricinde aynı kadroyu koruyarak yeni bir diziye başladı. 2012 yazında tanıştığımız, hatta The Closer’ın final yaptığı gün, ardından başlayan Major Crimes, 10 bölümlük ilk sezoundan sonra 2. sezon onayını da aldı.
Sonuçta, eğer uzun soluklu güzel bir polisiye arayışındaysanız The Closer bu amaç yolunda kesin iş görür. Şiddetli tavsiyedir. İyi seyirler.

01 Mart 2013

Doctor Who Hayranı Odasını TARDIS'e Çevirdi | Haber

Evet, yanlış okumadınız. İlk yayınlanışının neredeyse 50. yılı dolmak üzere olan sevilen İngiliz dizisi Doctor Who'nun büyük bir hayranı olan

24 Şubat 2013

Televizyon Dünyasından Haberler - 24 Şubat 2013

Şubat ayını da bitiriyoruz ve Mart ayının gelmesini ve bitmesini artık daha çok istiyoruz. Çünkü Game of Thrones 31 Mart'ta (TTİ: Türkiye Takvimi ile 1 Nisan'da) 3. sezonuyla geri dönecek. Zaman daraldıkça HBO da yeni sezonla ilgili videolar paylaşmaya başladı. İlk önce "Kaos" adıyla yayınlanan videonun ardından geçtiğimiz hafta ortasında "Jimmy Kimmel Live" programı içerisinde yayınlandı. HBO, böylece kendi kanalında yayınlamadan önce 3. sezon fragmanını ABC'de yayınlayarak uzun süredir bekleyen izleyicilerinin de gönlünü aldı. Video, televizyonda yayınlandıktan hemen sonra Youtube'a yüklendi. Yukarıdaki video ve aşağıdaki 3. sezon fragmanının altyazıları eşekherif'e aittir. Fragmanın yanısıra yayınlanan poster de bizi heyecanlandıran bir başka güzel haberdi. Soldaki resmin üstüne tıklayarak posterin tam halini görebilirsiniz.

Sezon ortası başlayan iddialı yapımlardan The Americans, haftaiçinde 2. sezon onayını kaptı. 

"The Americans kısa zamanda FX'in öne çıkan dramalarından biri oldu" diyen FX Başkanı John Landgraf sözlerine şöyle devam etmiş: "Dizi oldukça güzel yorumlar aldı ve kalitesini devam ettirerek seyirciyi ekranlarda tutmaya devam edeceğine güvenimiz tam."

The Americans'ın sezon prömiyeri 5.11 milyon kişi tarafından izlenerek FX'in şimdiye kadarki en çok izleyici sayısına ulaşmıştı. 2. ve 3. bölümlerdeki hafif düşüşlerin ardından 4. bölümde oranlarını yeniden yükselten dizinin 1. sezonu 13 bölüm olacak.



Geçtiğimiz ay içinde iptal olan Don’t Trust the B—- in Apartment 23'ün başrol oyuncularından James van der Beek CBS'in yeni komedisi Friends With Better Lives ile ekranlara dönüyor. 
Friends'in yapımcılarından Dana Klein'in projesi 30'larında olan ve herbirinin kendisinden daha iyi olduğunu düşünen bir grup arkadaş etrafında dönüyor. Aaron Kaplan da yardımcı yapımcı olarak ekipte yer alacakmış.
Beek'i de Will adında sadakatsizliği sonucu boşanan ve bu nedenle kasvetli bir hayata sahip bir jinekoloğu canlandıracak.
Beek'i son olarak kendisinin havalı ve narsistik versiyonunu oynadığı Apt. 23'te izlemiştik. Dawson's Creek dışında One Tree Hill, Mercy ve Law & Order: SVU'da konuk oyuncu olarak roller aldı. Ayrıca Robin Sparkles'ın erkek arkadaşı Simon rolüyle How I Met Your Mother'a da konuk olmuştu.

Geçtiğimiz sene Mork & Mindy'den sonra neredeyse 30 yıl sonra Robin Williams'ın tam zamanlı olarak ekranlara döneceği haberi günyüzüne çıkmıştı. Haberler içerisinde projenin iyiden iyiye ciddileştiğini de birkaç hafta önce yazmıştım. Ally McBeal'in yaratıcısı David E. Kelley ile yeni bir ofis komedisi pilotu için çalışan (Crazy Ones) kadro kadın başrolü bulmuş görünüyor.




Buffy the Vampire Slayer ile tanınan ve son olarak ömrü kısa süren The CW dizisi Ringer'da oynayan Sarah Michelle Gellar'ın bu proje ile yeni bir sayfa açacağı belirtiliyor.
Modern Family'nin 30 bölümünü yöneten ve bunun yanısıra New Girl ve 1600 Penn'de de iyi işler çıkaran Jason Winer, bu reklam dünyasından geçecek olan bu yeni komedinin yönetim koltuğuna oturacak. Robin Williams, Simon adında kızının da çalıştığı üst kademe reklam idarecisini canlandıracak. Tahmin edebileceğiniz üzere Gellar da Williams'ın kızı ve aynı zamanda reklam ajansının kreatif yöneticisi Sydney'i oynayacak.
CBS henüz pilot bölüm konusunda çalışmalarda bulunuyor ve önümüzdeki yaz ortasından önce bir sipariş haberi gelmesi beklenmiyor. Konu ile ilgili haberleri takip etmeye devam edeceğim.


BBC'nin kült dizisi Doctor Who ile ilgili haberler gelmeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta yazdığım 3D haberinden sonra geçenlerde Steven Moffat, bir fan buluşmasındaki bir söyleşide dizinin 50. yıl kutlamalarıyla ilgili önemli bilgiler vermiş. Bu bilgileri maddelerle sıralayacak olursak:




- 7. sezonun ikinci yarısı Mart ayında başlayacak ve sonbaharda 60 dakikalık ve 3D çekilecek bir özel bölüm yayınlanacak.
- Özel bölümün ardından "yılın geri kalanında" An Adventure and Space and Time adında bir belgesel drama yayınlanacak.
- Bir Doctor Who klasiği Christmas Özel Bölümü ise 25 Aralık'ta yayınlanacak.
- 50. yıldönümü için sadece 60 dakikalık özel bölümle sınırlı düşünülmemesini söylemiş ve farklı şeyler düşünüyorlarmış. Kimi siteler bunun sadece internette yayınlanacak kısa bölümlerle 7. sezonun sonu ile 50. yıl özel bölümü arasındaki boşlukları dolduracak bir mini dizi olacağını düşünüyor. Bir başka görüş ise bunun daha fazla bölüm ya da daha fazla özel bölüm olabileceği yönünde.
Doctor Who'nun 7. sezonunun ikinci kısmı 30 Mart'ta yayınlanmaya başlayacak.



Netflix'in House of Cards'ı ile adını duyuran yazar Andrew Davies'in adını daha çok duyacağımız bir haber var. Geçtiğimiz salı günü BBC'nin yaptığı açıklamaya göre BBC Galler 2015'te yayınlanacak bir mini dizi yapımına başlayacak. Ve sıkı durun: Edebiyat klasiklerinin anası sayılan Savaş ve Barış ekranlara uyarlanıyor. Davies daha önce House of Cards'ın iki versiyonu dışında Aşk ve Gurur (Pride and Prejudice), Kül ve Ateş (Sense and Sensibility), Kasvetli Ev (Bleak House) ve Little Dorrit'in uyarlamalarıyla tanınıyor. 
Bilmeyenler için Savaş ve Barış, Leo Tolstoy tarafından yazılan ve 1870'lerin ortasında yayınlanmış bir seri romandır. 1200 sayfadan oluşan eser, soylu beş Rus ailesinin 19. yy'ın başlarından Napolyon Savaşları'na ilerleyen çalkantılı kaos döneminde yaşadıklarını anlatıyor. İki ana karaktere sahip - Natasha Rostova ve Pierre Bezhukov - dizinin yapım aşaması başladığında büyük isimlerin bu roller için isminin geçeceğine şüphem yok.
Bu mini dizi tarihin en çok sevilen edebi eserlerinden biri olan Savaş ve Barış'ın tabiki ilk uyarlaması olmayacak. Hatta BBC için de bir ilk olmayacak çünkü kanal 1972'de Anthony Hopkins'in başrolünde yer aldığı bir mini dizi uyarlaması yayınlamıştı. Diğer çekilen yapımlarda ise Aubrey Hepburn, Henry Fonda, Clémence Poésy ve Malcolm McDowell başrolde yer alan isimler olmuşlardı. Romanın Sovyet yapımı uyarlaması ise 8 saatten oluşuyor ve halen çekilen en uzun savaş sahnesi olarak kabul ediliyor. 



İzleyicilerin son yıllarda
Downton Abbey, Mad Men ve Game of Thrones gibi büyük çapta kostümlü ve etkileyici kadrolara sahip dramalara ısındığını biliyoruz. BBC de bu projeyle Savaş ve Barış'ın daha önceki edebi uyarlamalara göre büyük bütçeli bir televizyon olayı olmasını istediğini belli etmiş. Teknolojik gelişmelerin katkısı ve Andrew Davies'in elinden çıkacak bir senaryoyla BBC, Savaş ve Barış ile şimdiye kadar yapılmış en iyi uyarlamayı yapabileceğini düşünüyorum.


Önümüzdeki hafta yeni haberlerle görüşmek üzere.

21 Şubat 2013

En Çok Özlenen Drama Dizisi | Anket Sonucu

Komedi dizileri insanları daha çok bağlasa da dramaların havası ve kişiye kattığı her zaman farklı olur. Kişi drama dizilerini daha çok benimser ve kendisine bir şeyler katar. Belki de bir çok drama dizisi çoğu insanın hayatının gidişatını değiştirmiştir. Bir nevi film etkisindedir drama dizileri.
Böyle bir ortamda en çok özlenen komediler yapıp, en çok özlenen Dramaları yapmasak olmazdı.

Komediler kadar yüksek katılım olmasa da 1.500 kişini katıldığı bir anket oldu drama anketi. Televizyon dünyasına damgasını vurmuş onca rakibin yarıştığı ankette birincilik için son anlara kadar büyük bir rekabet vardı.

Lafı fazla uzatmadan sonuçlara bakalım.

Öncelikle ilk 10'u detaylı bir şekilde bakalım. Ardından en sonda 10'dan sonra gelen 25 dizi lise halinde yer alıyor olacak.

İşte öncelikle ilk 10

10- The O.C.
FOX'ın gençlik dizisi olarak başlattığı ancak ilerledikte çok farklılaşan ancak başladığı zamanki heyecanını hiç kaybetmeyen dizisi O.C. zenginlik içinde yaşayan gençlerin hayat hikayelerini konu ediniyor. Sezonlar ilerledikçe bu gençlerin yaşadıkları zorlukları ve hayata tutumlarını izlediğimiz dizi 4 sezon sürdü. Dizin bir farklı yanı da müzikleri. Dizi hemen hemen her sezon birden çok amatör gruba dizide yer vererek tanınmalarına fırsat ve katkı verdi.
Aslında beklemediğim bir sonuçtu The  O.C.'nin ilk 10'da olması ancak kendisine has bir tarzı ile hâlâ çok özlenen bir dizi olduğunu bir kez daha kanıtladı.


9- 24
FOX'un yıllarca en başarılı dizilerinden olan ve yakaladığı standardın altına asla düşmeyen dizisi 24 en çok özlenenler arasında olmazsa olmazlardan. Kiefer Sutherland'in yıllarca tek başına sürüklediği efsane dizi farklı bir konsep ile yıllarca kendisine hayran bıraktı. Dizi her bölüm 1 saatte olanları, her sezon ise 1 günü anlattığı için uzun metrajlı bir film havasındadır. Toplamda 10 sezon yayınlanan dizi 10 günlük bir süreci anlattı.
Böyle farklı konsepti ve başarılı oyunculukları ile 24 en unutulmaz ve en özlenen dizilerden bir tanesi.


8- Battlestar Galactica
Yine bir televizyon fenomeni. Tarz yani belirli bir kitleye hitap eden bir dizi. Bilim Kurgu tarzının televizyondaki en büyük örneği. Kıyamet sonrası bilim kurgu teması ile onlarca belki binlerce yapıma ilham kaynağı olmuş ütopik bir yapım.
Bunca artısının yanı sıra listede neden daha yukarılarda değil sorusunun tek bir cevabı var, o da bilim kurguyu sevip sevmeyenler arasında farkta yatıyor. Eğer siz de Battlestar Galactica sevenlerdenseniz şu yazı dizisini okumadan geçmeyiniz. BSG Yazı Dizisi


7- Flashforward
İptal olanlar listesinde iptal olduğu günden bu yana "Neden iptal oldu?" sorusu hiç eksik olmadı. Neden iptal olduğu konusu aslında çok basit olsa da bu tarz güzel bir konuya sahip dizinin iptal olmasını yediremedi izleyeni. Fashforward öyle bir hal aldı ki, iptalinden 4 sene geçmesine rağmen hâlâ "2. sezonu ne zaman başlayacak?" diye soranları bulamak çok kolay. Özlenenler listesinde farklı bir tarzda yer alıyor FF. Zira çok izledik, hayran olduk, özlüyoruz temasıyla değil de; keşke iptal olmasaydı, güzel diziyidi, o hikyeyi özledik içeriği ile listede kendisine yer buluyor.


6- OZ
Prison Break'in ikinci sırada yer aldığı gören herkesin aklına gelen sorudur sanırım OZ. Genelde Prison Break burada olmayı hak etmiyor denilmiş olabilir. Bir hapisten kaçış hikayesi olan Prison Break ile bir hapisane hikayesi olan OZ bol bol kıyaslandı ve kıyaslanacaktır. Amerikanın OZ olarak bilinen hapisanesinde Neo Nazilerin, Afrika kökenli Amerikalılar'ın, motorcuların, Sicilya mafyasının, Müslümanların, İrlandalıların ve Latinlerin etrafında dönen hikaye olarak tanımlansa da dizi bundan fazlasıdır. Karakterlerin tek tek incelendiğinden büyük bir derinliğe sahip olası diziyi farklı kılar.
97-2003 yıllarında yayınlanan dizi en çok özlenen dramalardan birisi olmaya devam edecek.


5- Heroes
NBC'nin süper kahramnalı dizisi Heroes 2006 yılında başladı yayın hayatına. Başladığı sezon mükemmel bir yıl geçirip Capture olayını bizlere harika yansıttı. Bir karikatür uyarlaması şeklinde giden dizi 3. sezonu ile birlikte dağılmaya başladı. Özellikle Hayden Panettiere'nin canlandırdığı Claire karakterine verilen ağırlık ve Hiro karakterinin zamanda yaptığı yolculuklarda ortaya çıkan açıklar nedeniyle dizi toparlanamadı. 4.sezonda ise Prison Break'ten T-Bag olarak tanıdıtğımız Robert Knepper'ın diziye katılması da diziye hava katmadı ve Heroes 4. sezonu sonunda ekranlara hüzünlü bir veda etti. Dizinin sonu bağlanmadan 4.sezon sonunda iptal edildi. Böylece listemizde iptal edilen ilk dizi oldu.

4- Six Feet Under



Yazının başında bahsettiğim bireyin hayatına bir şeylere katan dizilerden liste yapmam istense en başa koyacağım dizidir Six Feet Under. HBO yapımı olan dizi, içerdiği öğeler ve realistik düşünce yapısıyla kişi üzerinde inanılmaz bir etki bırakır. "Ölüm" temalı olsa da ölümden ziyade yaşamı sorgulatır insana. Yaşamın dışında toplumun değer yargılarını, aile yapısındaki çarpıklıkları ve bireysel özgürlüğün önemini bu diziyle çok daha iyi anlamışımdır ben.
Şimdiki nesiller Glee ve glee gibiler ile bunu anlıyor sanırım ama özellike 2001-2005 yılları arasında Amerikan Tv dünyasına ilgisi olan genç nesil Six Feet Under ile bu öğeleri kavradı.
Çok sevindiğim bir sonuç olduğu için bu kadar uzattım sanırım. Açıkçası "Popülerizm" etkisi olan House, Lost ve Prison Break'i saymazsak listenin asıl lideri Six Feet Under diyebilir miyiz?



3- LOST

Sanırım "lider için tahminde bulunun" desem herkes Lost derdi. Ben de anket raporunu açmadan bu sonuçta şüphem yoktu. Sonuçları görünce küçük bir şok yaşasam da o son iki sezonu düşününce size hak verdim açıkçası. Lost bir televizyon fenomenidir. Yapılmayan şeyleri yapmıştır. Ancak J.J.'in başarısızlıkları nedeniyle son 2 sezonu çok kötü ilerlemiştir. Bu nedenle o efsane Lost pek de iç açıcı bitmemiştir. Hayranı olarak geçirttiği 4 sezonu hiç bir zaman unutamayacak olsam da en çok özlediğin dediklerinde ben de ilk olarak Lost demedim maalesef. Belki en iyi dizilere girer Lost ancak özleme denildiğinde işler değişiyor tabii ki.
Televizyon fenomeni Lost aldığı %9.99'luk oy oranı ile listemizde ancak 3. olabiliyor.



2- Prison Break

FOX'ın 2005-2009 yılları arasında 4 yıl boyunca yayınladığı bir televizyon efsanesi Prison Break bittiği zamandan bu yana en çok "o tarz bir dizi var mı izleyecek?" sorusu sorulan dizidir açık ve net olarak. Michael Scorfield ben de dahil bir çok insanın hayatında unutulmaz işlere imza atmış, herkesin hafızasında var olan bir karakterdir.
Televizyona veda edeli 4 yıl olmasına rağmen onun gibisi gelmedi ve gelmeyecek gibi. Prison Break listemizde  %11.59 oy oranıyla ikinci sırada yer alıyor.







1- House M.D

Televizyonun en aykırı isimlerinden Dr. House'un maceralarını izledik yıllarca. Bir televizyon fenomeni oldu ve hepimizin hayatına girdi. Ödüller ve başarılarla dolu 9 yılın ardından House geçtiğimiz sezon televizyona veda etti. Hugh Laurie'nin harika ve düşmek bilmeyen performansı ile House henüz ekranlara veda edeli 1 yıl olmasına rağmen şimdiden en çok özlenen yapım oldu. Aldığı oy oranı %12.


Listemizin diğer isimlerini ise doğrudan sıralıyorum.

11- Buffy the Vampire Slayer
12- The X Files
13-Veronica Mars
14- The Sopranos
15- Desperate Housewives
16- Firefly
17- Gilmore Girls
18- Lie to Me
19- Nip/Tuck
20- One Tree Hill
21- The Wire
22- The Tudors
23- Rome
24- Legend of the Seeker
25- ER
26- Ally McBeal
27- Angel
28- Dawson's Creek
29- Alias
30- Smallville
31- Life on Mars
32- Law & Order
33- Jericho
34- Brothers & Sisters
35- Big Love

@alaskAkar
@BirDiziHaber

20 Şubat 2013

Dizi Takip Sistemi | Öneri

Yabancı dizileri güncel olarak takip edenler için dizilerimizin yayınlanıp yayınlanmadığı önem teşkil eder. Bu yüzden çeşitli siteler bu konuda bizlere ışık tutuyor. Google Calendar üzerinden akıllı telefonlarımızdaki takvimimize senkronize edebileceğimiz, aylık kendimize özel takvim oluşturabileceğimiz oldukça kullanışlı bir siteden bahsetmek istiyorum. 


Sitenin kullanımı oldukça basit. Üye olduktan sonra favori dizilerinizi işaretliyorsunuz ve izlemiş olduğunuz dizilerin yayın tarihine göre size özel aylık bir takvim hazırlıyor. Sezon finali, ya da sezon prömiyeri yapan dizileri de farklı renklerde belirterek size yardımcı oluyor.

Örnek olarak:


Daha sonra sitenin üst kısmında bulunan iCal dosyasını bilgisayarımıza indiriyoruz, ve Google Calendar üzerinden takvimimize import ediyoruz. Bu sayede akıllı cihazımızdaki takvimimize , dizi takvimimiz eklenmiş oluyor. Akıllı cihazımızın ya da tabletimizin takviminden dizi takvimine güncel olarak erişmiş oluyoruz. ( İmport işlemi için Google Calendar sitesine gidip, Takvimlerim --- > Ayarlar  ----- > Takvim içe aktar dedikten sonra indirmiş olduğumuz iCal dosyasını ekliyoruz ) 



Alternatif bir dizi-takip projesi için daha önce yayınlamış olduğumuz bu habere de bakabilirsiniz.




17 Şubat 2013

Limon, Viski, Kızlar ve Baş Edilemez Bir Deli | Güzelleme


İnsanların iyi olabileceğini düşündürecek ne yaşadınız?
İnsanların çok samimi ve anlaşılabilir olacağını düşünmek işinize mi geliyor?
Kendinizi hangi trajedi ile ödüllendirip bu kadar "sıradan" yaşıyorsunuz?
Hayat çok "rererö" ise siz bunu değiştirmek için ne yapıyorsunuz?
Aşk için sadece aşk'ın yeterli olmadığını iyi bir takım elbise ve güzel bir dekoltenin gerekli olduğunu hala anlayamadınız mı?
Özellikle 25 yaşından sonra insan aklını çok fazla meşgul eden bir sorulara cevap aramak ve bulmak için sadece 22 dakika'nın yeterli olduğunu söylesem ne derdiniz? Bir çoğunuz bence neyden bahsettiğimi anladı. Ama anlamayanlar ve konuyu bir şekilde kaçırmış olanlar için söylüyorum.


Yukardaki diyalogların hepsi Jack Donaghy'e ( Alec Baldwin ) ait..Soruların muhattabı ise  Liz Lemon ( Tina Fey ). Zaten aslında soruları ve cevapları yazan kadında o. Söz konusu dizi 30 Rock. Çok yeni zamanlarda ekrana veda etti hem de alnının akıyla. Yani "yeni" izlemek isteyenlere yayından kaldırılmadı ya da başarısızlığa uğramadı. Ha sezonlar arasında bazı kalite farkları oldu olmadı değil ama kendi hikayesinin üstüne bu kadar koyup bu kadar iyi iş çıkaran "komedi dizisi" az vardır diye düşünüyorum. İzlemeyenler ya da bir şekilde gözünden kaçıranlar için verdiğimiz bu bilgiden sonra kısaca konuyu anlatalım.
Bir televizyon kanalı.
Büyük, görkemli ve her medya sektörü çalışanının hayali.
The Girlie Show büyük bir başarı ile devam ediyor, kanalın en sevdiği işlerden biri. Deeeerken, aslında işlerin o kadar iyi olmadığına karar veren bir adam çıkageliyor. Ve herkes için işler beklediğinden farklı ilerlemeye başlıyor.. Yani gerçekleri daha kısa ve çıplak yoldan söyleyen "siyah atlı prens." pelerinini savurarak bahçede koşturmaya başlıyor.


Bundan daha fazlasını anlatmak gereksiz diye düşünüyorum. Çünkü 30 Rock'ın metni yani konusu bize şunu vaad ediyor. Kadın-erkek ilişkileri, hayatta başarılı olmak, yetişkin olmak, doğru seçimler yapmak, zevk sahibi olabilmek, hızlı karar verebilmek, eğlenmek, çok eğlenmek hatta eğlenip eğlenip kusmak ve mutsuzlukla mutluluğun yer değiştirebileceğini bunun çok kısa bir sürede olacağını "kavramak." Fazlasıyla yetişkin işi diye düşünüyor olabilirsiniz ama bana kalacak olursa 17 yaşında birine 30 Rock izletirseniz çok daha "ayık" bir birey olarak yetişecektir. ( sadece bu yetmez tabi insanın içinde olacak biraz! ) Konumuz gülmekse çünkü en azından burnumuzdan su çıkarana kadar gülüyouz. Yani yıllarca bir şemsiyenin ucu, yok efendim "ay ne güzelde arkadaşız hayat da çoooook maatraaak ya!"( kesinlikle Friends'ten bahsetmiyorum o dokunulmaz, sevilir! ) tarzı şeylere gülenlerdenseniz evet biraz sert kaçacağı doğrudur. Çünkü başarılı olmak ve başarısız olmak arasındaki ince çizgi saçma sapan bir "aşk hikayesinden" çok daha izlemesi zor bir hikaye. Ya da biz çok "saçma bir aileyiz gelin bize gülün hatta bizim ailemiz diğerlerinden çok benzersiz çok da serseriyiz huhuuuu!" gibi bir öyküyü izlemekten çok daha zor. Süresi daha az olmasına rağmen ve hem de çerezlik görevi görürken. Neyse bu kadar "gönderme" yeterli bence.


Her neyse, konuya geri dönersek eğer bir televizyon kanalında yaşanabilecek her şeyi hatta daha fazlasını sizin önünüze sunuyor. Evet gerçekten kendini başrol sanan sarışın ve aptal kadınlar var, gerçekten kontrol altında tutamadığınız başroller var. Evet patronunuz her şeye "para" gözü ile bakar ve evet çalışma arkadaşlarınız ya da çalışanlarınız için kimi zaman şeytan kimi zaman meleksinizdir. Ve insanları yönetmek konusunda problemleriniz ve saçma sapan eski sevgilileriniz de varsa hayat çok renkli olabilir. Bu renklilik anlayışı renk körü bir köpeğin renk skalasını da içerebilir. Hayat cilveli bir şey şüphesiz ki.Cilvesine karşılık verebilmeniz için de sizin de fazlası ile cilveli olmanız gerekiyor. Ve işin güzel tarafı güzel insanlar da çirkin insanlar da aynı problemleri yaşayabiliyor. Limon sevmeleri, sürekli viski içmeleri ve sadece dans etmek için dünyaya gelmiş olmaları bir şey değiştirmiyor. Hepimiz aynı şeyleri düşünüyoruz aslında yapış şeklimiz ve olayı ifade edişimiz değişiyor.


Büyülü bir dünya demek yanlış olsa da 30 Rock'ın dünyası çok eğlenceli. Her yerden bir parti çıkabilir, her yerde komik insanlar size beklenmedik espriler yapabilir. Güzel kadınlar ya da yakışıklı erkekler karşınıza çıkıp "Waowwww ne de tatlı şeymişsin" sen diyebilir. Aşk ya da sadakat konusunda çok sağlam mesajlar alabileceğiniz gibi kafanız da karışabilir. Bu noktada işin en keyifli tarafı şöyle bir diyalog; ( Jack Donaghy ve  Liz Lemon arasında geçer. )

"j.d-Artık 34 yaşına gelmiş bir kadın olarak yemeğini elle yiyen , işi gücü belli olmayan, hayatta başarısız olacağı kesin, ve en kötüsü haftada 1 kere yıkanan bir adamla beraber olmanın anlamı ne?
l.l-Aşk?Tutku?Sevgi?Adanmışlık?Anlaşabilmek?Vakit geçirmek?
j.d-Hayır, hiçbiri değil.. Kendi paranı kazanıyorsun, başarılısın, canın istediğinde güzel de olabiliyorsun. Senin sorunun ne biliyor musun? Yeni insanlar tanımaktan ve kendinden iyilerle tanışmaktan çekiniyorsun. Ve emin ol 50 yaşında internet üzerinden randevulaşmak istemiyorsan Marc Jacobs'dan bir elbise alıp, şehrin en iyi eğlence mekanlarından birine gitmen gerekiyor. Ve lütfen kendine akmayan bir makyaj yaptır.
l.l-bu aşk değil ki? bu bir ticaret anlaşması hatta şirket açmak gibi bir şey.
j.d-bir süre sonra satın aldığın şeyleri, tesadüfen karşılaştığın şeylerden daha çok seviyorsun. çaktırma."


Prensip gereği bir izlediğini bir daha izlemeyen bir insan olarak 30 rock bittikten sonra bir daha izlemeye karar verdim. Bunun sebebi de tamamen şu. Bana keyif veren, izlerken anlamlandırdığım ve duyduğum şeylerin beni mutlu ettiği bir içerik, şahane bir cast ve hayallerimdeki mekanlar, eğlenceler. Yani şöyle bir durum ki 2 gece işyerinde yatıp 48 saatin sonunda hala eğlenen insanlar düşünün. Hem de şartlar aslında hiç de o kadar iyi değilken... Oprah'la beraber uçmak da cabası.Özellikle medya sektöründe çalışan ya da çalışmayı düşünen herkesin kanını kaynatacak teklifler ve olaylara ise hiç değinmiyorum. Gerçi mühendis, mimar, doktor ya da öğretmen olmanız da bir şeyi değiştirmez. İnsan ilişkileri daha doğrusu iş ilişkileri kelimeleri ne kadar değişse de günün sonunda hep aynı oluyor.


Parks and Recreation , It's Always Sunny in Philadelphia, Entourage, Louie,Curb Your Enthusiasm ve Bored to Death seviyorsanız ve hala 30 Rock izlemediyseniz de ne duruyorsunuz demekten kendimi alamıyorum. Hayatınızdaki bu boşluğu doldurmanın zamanı geldi de geçiyor bile! Bunlardan hiç haberim yok diyenlere İşler Güçler, Leyla ile Mecnun ve Yalan Dünya ( nispeten! ) örneklerini de yerel yoldan verebiliriz. Bu aslında bir tavsiye yazısı olmayacaktı. Yani daha doğrusu şöyle nedir, ne değildir ne var ne yok gidişin beni üzdü yazısı olacaktı. Ama arkamda çalışan elektrik süpürgesinin sesi, kahve makinasının tıkırtısı ve en yükseğinden bir kedi miyavlaması ile birleşince elimden istemeden yine "izleyin mutlaka!!" teması da bulunduran bir yazı çıktı. Yani bu noktada konuyu bu kadar uzattığım için binlerce kez özürler bir demet.

Bence siz konuyu anladınız, aşırı duygusallığımın da Tina Fey hayranlığım ve Alec Baldwin düşkünlüğümden geldiğini de bir nebze olsa çözdünüz. Ama bir şey garanti etmeliyim ki kesinlikle çok eğleneceksiniz ve izleyecek olursanız arkamdan "özlü sözler!! bip bip!!" söylemeyeceksiniz. Diziyi izlemiş biriyseniz de aşağı yukarı benle aynı fikirleri paylaştığınızı tahmin ediyorum.



Herkese, iyi pazarlar, umduğundan ve tahmininden iyi haftalar dilerim.



13 Şubat 2013

Üne Kavuşmadan Önce Seinfeld'de Rol Alanlar | Derleme


Başlığım açık ve net. Efsane dizi Seinfeld'de konuk olarak oynayıp şimdiki konumlarına hızla ulaşan ünlülerden bahsedeceğim. Seinfeld 9 sezon sürdü ve 3 adet Altın Küre'si, sayısız ödülü mevcut. 90'ların başında geçen komedi dizisine bugün bile gülebiliyorsam bir başarı elde etmişler demektir bana göre. Gelin konuk ünlülere göz atalım.

İlginizi çekebilir: Seinfeld | Nostalji, Şimdi Neredeler? - Seinfeld | Oyuncular

1) Bryan Cranston


Malcolm in the Middle'daki büyük rolünden ve Breaking Bad'deki ikonik karakteri Walter White'ı oynamadan yıllar yıllar önce Bryan Cranston Seinfeld'de 3 yıl içinde 5 bölümde Jerry Seinfeld'in dişçisi Dr. Tim Whatley rolünde yer aldı. Bryan Cranston'ın son zamanlarda oynadığı filmlerden bahsetmiyorum bile. İzlemekten her daim keyif aldığım mükemmel insan. 

2) Denise Richards


Denise Richards oynadığı Starship Troopers, Wild Things ve The World is not Enough gibi filmlerle ününe kavuşmadan önce 1993 yılında 'The Shoes' ismiyle yayınlanan Seinfeld bölümünde yer aldı. Ben Denise'i bir bölüm yer aldığı Friends dizisinden hatırlıyorum. Orada Monica ve Ross'un süper-seksi kuzenleri Cassie rolündeydi ve tabi ki Blue Mountain State dizisinde Koç'un eski karısı Debra rolünden biliyorum. 

3) Jeremy Piven


Entourage'ı izleyip de kendisini sevmeyen tek bir kişi bulamazsınız. Jeremy Piven çeşitli sinema filmlerinde yardımcı rolde oynadıktan sonra 1993 yılında Seinfeld'in 'The Pilot' isimli bir bölümünde yer aldı. Jerry ve George'un 'the show about nothing' ismindeki dizisi için George rolünde seçmelere katılırken izlemiştik kendisini. Bana göre onu eşsiz yapan Entourage dizisindeki Ari Gold karakteridir ve Seinfeld'de izledikten 11 yıl sonraya denk geliyor. O arada yer aldığı bir çok projeyi görebilirsiniz.

4) Teri Hatcher

 

Desperate Housewives'ın ilk çıktığı günden beri sıkı takipçisiydim ve Teri Hatcher'ı orada tanıdım. Fazla Superman yapımları izlediğimi söyleyemem. 1993 yılı Teri için büyük bir yıl olmuş hem Seinfeld'de 1 bölüm Sindra ismiyl rol almış hem de kült Superman dizisi Lois & Clark: The New Adventures of Superman'de Lois Lane karakterini canlandırmaya başlamış. Seinfeld'deki bölümünde "They're real and they're spectacular" repliğiyle akıllara kazındığını söyleyebilirim. Seinfeld'in final bölümünde de izledik kendisini.

5) Peter Krause


HBO'nun efsane dizisi Six Feet Under'da Nate Fisher rolü ile gönlümde taht kuran Peter Krause, bugülerde NBC'nin Parenthood dizisinde oynuyor. 1992 yılında Seinfeld'in The Limo isimli bölümünde Tim karakterini canlandırdı. Oynadığı üçüncü yapım olarak düşünürsek çıkışına büyük katkısı olmuş diyebilirim.

6) Michael Chiklis


The Shield, Fantastic Four gibi yapımlarda hatta ününe kavuştuğu The Commish isimli dizide oynamadan önce Michael Chiklis Seinfeld'in 1991 yılında yayınlanan bir bölümünde yer aldı.

7) Lauren Graham


1997 yılında Seinfeld'de bir bölüm rol almadan önce birkaç yapımda oynadıysa da asıl ününe 2000 yılında oynamaya başladığı Gilmore Girls dizisinde kavuştu. Kendisini bugünlerde Parenthood dizisinde izleyebiliriz.

8) Jon Favreau


1996 yapımı Swingers isimli filmde asıl çıkışını yapmadan önce 1994 yılında Seifeld'e bir bölüm konuk oldu Jon Favreau. Kendisi size tanıdık geldiyse Friends dizisinde de Monica'nın sevgilisi olarak birden çok bölümde yer almıştı. Oyuncu daha çok sinema filmlerini tercih ediyor, son zamanlarda Iron Man filmlerinde görebilirsiniz.

9) Amanda Peet


Sinema filmlerine görmeye alışık olduğumuz bir yüz daha. 2012, A Lot Like Love, Syriana, The Whole Nine Yards gibi filmlerde büyük rolleri bulunuyor. Seinfeld'de ise 1997 yılında yayınlanan The Summer of George isimli bölümde, Jerry'ni sevgilisi olarak izledik.

10) Mariska Hargitay


Law and Order: Special Victims Unit dizisinde çıktığı 1999 yılından bugüne rol alan Mariska Hargitay, Jeremy Piven ile aynı bölümde Seinfeld'de yer aldı. ER, Prince Street gibi dizilerde ve birkaç sinema filminde de rastlamış olabilirsiniz kendisine.

10 Şubat 2013

2013'ün İlk Tavsiyeleri, İzlenmesi Gerekenleri | Güzelleme



Cumartesi- Pazar eğlencesi niyetine,
Hafta içi yorgunluk atmak için,
Güzel bir arkadaş toplantısında ya da tek başınıza vakit öldürürken.
En sevdiğimiz hayali arkadaşlarımız "diziler" hız kesmiyor, üretim bitmiyor ve izlememiz gerekenler bir dağ gibi bilgisayarın hücrelerinde ya da dvd player'in yanında sıra sıra birikiyor.Zavallı harici disklerin doldur boşalt durumlarını saymıyorum bile!
Oscar filmlerini izleme çılgınlığının yanı sıra yeni diziler isteyenlere, elimdeki diziler yetmiyor daha fazlasını istiyorum diyenlere nacizane bir liste.

5'den geriye.

5-The Following - Başladı. ( FOX )


Yaklaşık 1 yıldır ben bu diziyi beklediğimden ötürü kendi adıma izlenmemesini "talihsizlik" olarak görüyorum. Her ne kadar beklentim son "limitine" kadar karşılanmasa da oldukça iyi ve konusu alışık olduğumuzun çok daha üstünde. Her ne kadar klişe ya da "daha önce gördüklerime pek benziyor" diyecek olsanız da izlememenizi talihsizlik olarak görüyorum. Poe okumayı ve öykülerini hatırlamayı seviyorsanız izlememeniz için bir neden zaten yok. Zaman geçtikçe ve bölümlerin hikayeleri oturdukça bu sene " the following"in senesi olabilir bence.


James Purefoy "kötü adam" rolünde 100 üzerinde 90'lık oynuyor. ( 10 puanı nazar değmesin diye kırdım ). Kevin Bacon ise uzun zamandır görmediğimiz kadar iyi. Cast'ın geri kalanı da kesinlikle dikkata değecek kadar iyi bir araya getirilmiş.

Genel bir anlatım dışında diziye dair fazla şey okumak için;

http://www.birdizihaber.com/2013/01/the-following-geliyor-analiz.html  

Selman yazdı.

http://www.birdizihaber.com/2012/06/yeni-dizi-following-turkce-altyaz-tantm.html 

Ali yazdı.

http://www.birdizihaber.com/2013/01/the-following-1-bolumun-ardndan-inceleme.html

Samed yazdı.


Diziyle alakalı hiçbir fikriniz yoksa altyazılı trailer'e şuradan ulaşabilirsiniz.

http://vimeo.com/44739348

( Bir Dizi Haber ekibinden amme hizmeti, Ayça Özbay'ın ellerine sağlık )

4-House Of Cards- Başladı. (NETFLIX )


Kevin Spacey'in içinde olduğu her şeyi güzelleştirdiği konusunda anlaştıktan sonra 2013'ün en sansasyonel işlerinden biri House Of Cards'ı kafamızı öne arkaya sallayarak alkışlayabiliriz bence.

http://www.birdizihaber.com/2012/10/david-fincherdan-politik-drama-house-of.html Aşkın 

http://www.birdizihaber.com/2013/01/house-of-cards-tantm.html 

ve Ayça'dan ilk tanıtım yazılarını okuduktan sonra işin güzellemesine geçecek olursak.

House Of Cards Radiohead'ın çok güzel şarkılarından biridir.

Dizi ise 13 bölümünü bir oturuşta izleyebileceğiniz kadar iyi. Ha klişeler var, sürekli entrika çeviren kadınlar, bir koltuğun peşinde adamlar , güce tapan ve bunun uğrunda her şeyi yapabilen insanlar. Sıkıldım ben mi diyorsunuz? Olsun siz bu diziyi yine de izleyin, neden mi? Çünkü bu şekilde anlatıldığını kesinlikle ve kesinlikle görmediniz diyorum bende size. David Fincher'ın da işin içinde olduğunu söylemekten keyif duyarım. İngiliz yapımı olanın çok daha iyi bir "drama"ya sahip olduğu da söylenmekte bu da bir bilgi olarak cebimizde dursun.


Türkiye'nin siyasal tarafı da diziye uzak duramadı. Buyrun bir Emre Aköz yazısı;
 http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/akoz/2013/02/07/house-of-cards

Bir başka tarz, Tayfun Atay'ın yazısı da tam bir tık aşağıda; Yazının başlığı da diziyi oldukça güzel özetliyor bence; "İnsan hiçbir şeydir, iktidar her şey."
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1120290&Yazar=TAYFUN-ATAY&CategoryID=41


3-Hemlock Grove-19 Nisan 2013'de başlıyor. (NETFLIX )


Yapımcı ve yönetmen Eli Roth. Kendisini Hostel serilerinin yönetmeni olarak da tanıyabilirsiniz. Hayalgücü sınırsız yani. Dizimizin mottosu "Lütfen Dikkalice Ölün!"


Konumuz parçalanmış bir cesedin bulunması ile başlıyor. Kurtadamlar, değişik türden "canavarlar" ve elbette ki insanlar işin içine dahil. Gerilim ve korku dozu yüksek, tansiyonu düşmeyen bir hikaye olacağı söyleniyor. Eli Roth'un bundan önceki "korku" deneyimlerine dayanacak olursak elimiz boş çıkmayız diyebilirim. Netflix yayınlayacak, 13 bölüm birden aynı anda seyircinin izlemesi için önüne sürülecek. Fikrimce izlemesi keyifli olacak ama çok kaliteli ve unutulmaz bir iş olur mu? En azından 2 bölüm izlemek gerekir diye düşünüyorum.




2-Masters Of Sex - 29 Eylül 2013'de başlıyor. (SHOWTIME )


Bir cümle ile diziyi anlatmak istersek; "İki psikoloğun 1960'larda gerçekleştirdiği cinsel odaklı çalışmaları anlatacak."


Daha derine inecek olursak. İnsanoğlunun "seks" ile ilgili beklentileri, yaşadıkları, uçuk fantazileri, neyi gerçekten sevip sevmediği ve buna benzer konular hakkında her şey bu seride cevap bulacak. ( en azından yapımcı ve yayıncı kanalın şimdilik söylemi bu! ) Bir tarafı fazlasıyla bilimsel olarak ele alınırken, bir tarafı tamamen drama ve gözlemler üzerinden yürüyecek. Thomas Maier'in kitabından uyarlama olduğunu da ekleyelim. Dönem draması ve dönem hikayeleri sevenler özellikle dizinin "hayranı" olacaklar gibi görünüyor.


Showtime'ın Dexter ve Homeland ile kazandığı tecrübe ile ortaya çok iyi bir iş çıkarılacağı konuşulmakta. Bunu da dip not olarak düşelim.



1-Vikings - 3 Mart 2013'de başlıyor. ( History TV )


İrlanda-Kanada ortak yapımı. Ragnar Lothbrok adlı muhteşem ve yenilmez kahramanın maceraları. Ailesi, düşmanları, kardeşleri ve kral olma yolunda ilerlerken yaşadıkları. Savaş, kan, güzel kadınlar, özlü sözler ve güzel mekanlar. Aradığınız bütün güzel şeyler Vikings'de bir arada. Her bölümün 60 dakika olacağı konuşuluyor. Şimdilik sadece 1 sezon olarak planlandı ama devam etme olasılığı da yüksek.

Game Of Thrones
The Borgias
The Tudors
Camelot
World Without End sevenlere Wikipedia ve IMDB öneriyor. Mottosu "The Storm Is Coming."

Tanıdık geldi mi ? :) 





Bunun yanı sıra Bir Dizi Haber yazarlarının seçtiği ve hali hazırda başlamış diziler için kısa bir bakış atacak olursak;

Zero Hour ; Samed Aslan yazdı. ( hala izlemedim ama okuduklarım dizinin çok etkileyici olduğunu defalarca aklıma kazıdılar )

http://www.birdizihaber.com/2013/02/zero-hour-tantm.html

The Americans; Ayça Özbay yazdı. ( kısaca şunu söylemem gerek bu dizi bir şahaaanee! )

http://www.birdizihaber.com/2013/02/the-americans-ilk-izlenim.html

Samed Aslan'ın The Americans yazısı için ;

http://www.birdizihaber.com/2013/02/the-americans-tantm.html

Utopia ; Ali Şahin yazdı. ( çok farklı bir hayran kitlesi olan ve pek tutulan bir yapım. pek bana göre değil ama ilk boş vaktimde izlemek için sabırsızlanıyorum. )

http://www.birdizihaber.com/2013/01/utopia-tantm.html

Bu pazar'lık bu kadar. Bir diğer yazıda buluşmak ve en iyileri ve en keyifli dizileri konuşmak dileğiyle.
Şahane bir hafta, bol heyecanlı ve keyifli günler dilerim.


16 Ocak 2013

Utanmazlar Geri Döndü! Shameless Prömiyer | Analiz


Geçtiğimiz yıl neler olduğunu cidden hatırlamıyor musunuz?

Hatırlamıyoruz tabii utanmaz, arlanmazlar! İnsan bu kadar ara verir mi? Bizi orta parmakla karşılayan bu insanları bu kadar özleyeceğimizi nereden bilebilirdik ki? 10 ay geçmiş!

3. Sezona alıştığımız rutine bağlı olarak başladık desek yalan olmaz heralde. Fiona kalkar, çocuklar için kahvaltı hazırlamaya, onları okula göndermeye çalışayım derken o da ne?! Steve kalkmış yine evin işlerini halletmiştir. Üstelik bunu 3 aydır yapıyor. Steve'in evden çıkmaya korkmasının nedenini izleyeceğimiz sahnelerle gayet de güzel anlıyoruz gerçi. Ona sonra geleceğim. Fiona yine hayatını bir düzene sokma peşinde oradan oraya sürüklenir vaziyette. Mevcut işi ise atık temizleme. Aslında işi anlar anlamaz o mide bulandırıcı atıkları göreceğimizi aklımıza getirmeliydik ama şahsen ben gafil avlandım. Daha sonrası için parti yönetmeye aday oluyor tabii ama ona da para lazım. Yine gitti bizim ev masraflarına harcanacak para güme.


Steve'in başı düşündüğünden daha beter bir belada. Estefania'nın babasının nasıl bir sapık katil olduğunu gördük de kanımız dondu, Steve de bunları beraber yaşayarak hayatının en uçuklatıcı anını yaşadı desek yalan olmaz heralde. Gerçi Shameless'tan bahsediyoruz, bu anların katlanarak çoğalacağını tahmin edenler, parmak kaldırsın! :) Steve'in o adam ortadan kalkmadan kurtuluşu yok bence. 


Çocuklar arasında bana kalırsa en masum kalan Debs'in hali içler acısı. O utanmaz babasının biricik kızı. Debs, Frank'in yollarını gözlüyor. Debs'in duygu dolu hallerini benim içimi parçalıyor...

Lip zekasını başka şeylerle harcamaya devam ediyor, Ian'la robot savaşı yarışmasına giriyorlar. Tabii bunu da başlarını belaya sokmadan yapacak değiller ya, malzemeler tabii ki çalıntı. Bir de ben bu Lip'in bu okumayacağım tavırlarını itici bulmaya başladım. Ian ise Steve'in babasıyla hala işi pişirmekle meşgul...

Veronica ve Kevin internet dünyasında birer pornstar olma yolunda ilerlemeye başladılar. Çocukları olduğunda ben bu aileyi düşünemiyorum. Acaba porno hikayelerinde çocuklarına da rol verirler mi? Yok artık değil mi? YOK ARTIK!

Frank! Bu defada Meksika'da uyanıyor :) Ülkeye dönme çabaları da takdire şayan tabii. Frank gibi bir adamın karşısına da doğru insanlar çıkacak değil ya, uyuşturucu çetesinin taşıyıcısı oluyor. Yalnız temizlenip aklanıp paklanmak da yakışmamış mıydı Frank'e sorarım size :) Kıçına 19 paket uyuşturucu sokarak rekor kırmakla övünen ve mutlu olan Frank anladık ki bu sezon uyuşturucu ile başını belaya sokacak.

19! Teşekkürler Sheila! :)

Çok özlemişim sizi utanmaz aile. İlk bölüm itibariyle epey midemi kaldırsanız da sizi izlemekten sanırım vazgeçemeyeceğim.

Hoşgeldiniz arlanmazlar!

handecloud@birdizihaber.com