17 Şubat 2013

Limon, Viski, Kızlar ve Baş Edilemez Bir Deli | Güzelleme


İnsanların iyi olabileceğini düşündürecek ne yaşadınız?
İnsanların çok samimi ve anlaşılabilir olacağını düşünmek işinize mi geliyor?
Kendinizi hangi trajedi ile ödüllendirip bu kadar "sıradan" yaşıyorsunuz?
Hayat çok "rererö" ise siz bunu değiştirmek için ne yapıyorsunuz?
Aşk için sadece aşk'ın yeterli olmadığını iyi bir takım elbise ve güzel bir dekoltenin gerekli olduğunu hala anlayamadınız mı?
Özellikle 25 yaşından sonra insan aklını çok fazla meşgul eden bir sorulara cevap aramak ve bulmak için sadece 22 dakika'nın yeterli olduğunu söylesem ne derdiniz? Bir çoğunuz bence neyden bahsettiğimi anladı. Ama anlamayanlar ve konuyu bir şekilde kaçırmış olanlar için söylüyorum.


Yukardaki diyalogların hepsi Jack Donaghy'e ( Alec Baldwin ) ait..Soruların muhattabı ise  Liz Lemon ( Tina Fey ). Zaten aslında soruları ve cevapları yazan kadında o. Söz konusu dizi 30 Rock. Çok yeni zamanlarda ekrana veda etti hem de alnının akıyla. Yani "yeni" izlemek isteyenlere yayından kaldırılmadı ya da başarısızlığa uğramadı. Ha sezonlar arasında bazı kalite farkları oldu olmadı değil ama kendi hikayesinin üstüne bu kadar koyup bu kadar iyi iş çıkaran "komedi dizisi" az vardır diye düşünüyorum. İzlemeyenler ya da bir şekilde gözünden kaçıranlar için verdiğimiz bu bilgiden sonra kısaca konuyu anlatalım.
Bir televizyon kanalı.
Büyük, görkemli ve her medya sektörü çalışanının hayali.
The Girlie Show büyük bir başarı ile devam ediyor, kanalın en sevdiği işlerden biri. Deeeerken, aslında işlerin o kadar iyi olmadığına karar veren bir adam çıkageliyor. Ve herkes için işler beklediğinden farklı ilerlemeye başlıyor.. Yani gerçekleri daha kısa ve çıplak yoldan söyleyen "siyah atlı prens." pelerinini savurarak bahçede koşturmaya başlıyor.


Bundan daha fazlasını anlatmak gereksiz diye düşünüyorum. Çünkü 30 Rock'ın metni yani konusu bize şunu vaad ediyor. Kadın-erkek ilişkileri, hayatta başarılı olmak, yetişkin olmak, doğru seçimler yapmak, zevk sahibi olabilmek, hızlı karar verebilmek, eğlenmek, çok eğlenmek hatta eğlenip eğlenip kusmak ve mutsuzlukla mutluluğun yer değiştirebileceğini bunun çok kısa bir sürede olacağını "kavramak." Fazlasıyla yetişkin işi diye düşünüyor olabilirsiniz ama bana kalacak olursa 17 yaşında birine 30 Rock izletirseniz çok daha "ayık" bir birey olarak yetişecektir. ( sadece bu yetmez tabi insanın içinde olacak biraz! ) Konumuz gülmekse çünkü en azından burnumuzdan su çıkarana kadar gülüyouz. Yani yıllarca bir şemsiyenin ucu, yok efendim "ay ne güzelde arkadaşız hayat da çoooook maatraaak ya!"( kesinlikle Friends'ten bahsetmiyorum o dokunulmaz, sevilir! ) tarzı şeylere gülenlerdenseniz evet biraz sert kaçacağı doğrudur. Çünkü başarılı olmak ve başarısız olmak arasındaki ince çizgi saçma sapan bir "aşk hikayesinden" çok daha izlemesi zor bir hikaye. Ya da biz çok "saçma bir aileyiz gelin bize gülün hatta bizim ailemiz diğerlerinden çok benzersiz çok da serseriyiz huhuuuu!" gibi bir öyküyü izlemekten çok daha zor. Süresi daha az olmasına rağmen ve hem de çerezlik görevi görürken. Neyse bu kadar "gönderme" yeterli bence.


Her neyse, konuya geri dönersek eğer bir televizyon kanalında yaşanabilecek her şeyi hatta daha fazlasını sizin önünüze sunuyor. Evet gerçekten kendini başrol sanan sarışın ve aptal kadınlar var, gerçekten kontrol altında tutamadığınız başroller var. Evet patronunuz her şeye "para" gözü ile bakar ve evet çalışma arkadaşlarınız ya da çalışanlarınız için kimi zaman şeytan kimi zaman meleksinizdir. Ve insanları yönetmek konusunda problemleriniz ve saçma sapan eski sevgilileriniz de varsa hayat çok renkli olabilir. Bu renklilik anlayışı renk körü bir köpeğin renk skalasını da içerebilir. Hayat cilveli bir şey şüphesiz ki.Cilvesine karşılık verebilmeniz için de sizin de fazlası ile cilveli olmanız gerekiyor. Ve işin güzel tarafı güzel insanlar da çirkin insanlar da aynı problemleri yaşayabiliyor. Limon sevmeleri, sürekli viski içmeleri ve sadece dans etmek için dünyaya gelmiş olmaları bir şey değiştirmiyor. Hepimiz aynı şeyleri düşünüyoruz aslında yapış şeklimiz ve olayı ifade edişimiz değişiyor.


Büyülü bir dünya demek yanlış olsa da 30 Rock'ın dünyası çok eğlenceli. Her yerden bir parti çıkabilir, her yerde komik insanlar size beklenmedik espriler yapabilir. Güzel kadınlar ya da yakışıklı erkekler karşınıza çıkıp "Waowwww ne de tatlı şeymişsin" sen diyebilir. Aşk ya da sadakat konusunda çok sağlam mesajlar alabileceğiniz gibi kafanız da karışabilir. Bu noktada işin en keyifli tarafı şöyle bir diyalog; ( Jack Donaghy ve  Liz Lemon arasında geçer. )

"j.d-Artık 34 yaşına gelmiş bir kadın olarak yemeğini elle yiyen , işi gücü belli olmayan, hayatta başarısız olacağı kesin, ve en kötüsü haftada 1 kere yıkanan bir adamla beraber olmanın anlamı ne?
l.l-Aşk?Tutku?Sevgi?Adanmışlık?Anlaşabilmek?Vakit geçirmek?
j.d-Hayır, hiçbiri değil.. Kendi paranı kazanıyorsun, başarılısın, canın istediğinde güzel de olabiliyorsun. Senin sorunun ne biliyor musun? Yeni insanlar tanımaktan ve kendinden iyilerle tanışmaktan çekiniyorsun. Ve emin ol 50 yaşında internet üzerinden randevulaşmak istemiyorsan Marc Jacobs'dan bir elbise alıp, şehrin en iyi eğlence mekanlarından birine gitmen gerekiyor. Ve lütfen kendine akmayan bir makyaj yaptır.
l.l-bu aşk değil ki? bu bir ticaret anlaşması hatta şirket açmak gibi bir şey.
j.d-bir süre sonra satın aldığın şeyleri, tesadüfen karşılaştığın şeylerden daha çok seviyorsun. çaktırma."


Prensip gereği bir izlediğini bir daha izlemeyen bir insan olarak 30 rock bittikten sonra bir daha izlemeye karar verdim. Bunun sebebi de tamamen şu. Bana keyif veren, izlerken anlamlandırdığım ve duyduğum şeylerin beni mutlu ettiği bir içerik, şahane bir cast ve hayallerimdeki mekanlar, eğlenceler. Yani şöyle bir durum ki 2 gece işyerinde yatıp 48 saatin sonunda hala eğlenen insanlar düşünün. Hem de şartlar aslında hiç de o kadar iyi değilken... Oprah'la beraber uçmak da cabası.Özellikle medya sektöründe çalışan ya da çalışmayı düşünen herkesin kanını kaynatacak teklifler ve olaylara ise hiç değinmiyorum. Gerçi mühendis, mimar, doktor ya da öğretmen olmanız da bir şeyi değiştirmez. İnsan ilişkileri daha doğrusu iş ilişkileri kelimeleri ne kadar değişse de günün sonunda hep aynı oluyor.


Parks and Recreation , It's Always Sunny in Philadelphia, Entourage, Louie,Curb Your Enthusiasm ve Bored to Death seviyorsanız ve hala 30 Rock izlemediyseniz de ne duruyorsunuz demekten kendimi alamıyorum. Hayatınızdaki bu boşluğu doldurmanın zamanı geldi de geçiyor bile! Bunlardan hiç haberim yok diyenlere İşler Güçler, Leyla ile Mecnun ve Yalan Dünya ( nispeten! ) örneklerini de yerel yoldan verebiliriz. Bu aslında bir tavsiye yazısı olmayacaktı. Yani daha doğrusu şöyle nedir, ne değildir ne var ne yok gidişin beni üzdü yazısı olacaktı. Ama arkamda çalışan elektrik süpürgesinin sesi, kahve makinasının tıkırtısı ve en yükseğinden bir kedi miyavlaması ile birleşince elimden istemeden yine "izleyin mutlaka!!" teması da bulunduran bir yazı çıktı. Yani bu noktada konuyu bu kadar uzattığım için binlerce kez özürler bir demet.

Bence siz konuyu anladınız, aşırı duygusallığımın da Tina Fey hayranlığım ve Alec Baldwin düşkünlüğümden geldiğini de bir nebze olsa çözdünüz. Ama bir şey garanti etmeliyim ki kesinlikle çok eğleneceksiniz ve izleyecek olursanız arkamdan "özlü sözler!! bip bip!!" söylemeyeceksiniz. Diziyi izlemiş biriyseniz de aşağı yukarı benle aynı fikirleri paylaştığınızı tahmin ediyorum.



Herkese, iyi pazarlar, umduğundan ve tahmininden iyi haftalar dilerim.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder